7 Eylül 2008 Pazar

Röportaj:Chris Frazier (Whitesnake)





Whitesnake’de, davuldaki isim artık Chris Frazier!

Yeni Whitesnake albümü ‘Good to be bad’ 2008’in ilkbaharında çıkmış olacak, ama Whitesnake’in bu 10. stüdyo albümünde, davuldaki isim Whitesnake’e yeni katılan Chris Frazier. Chris gruba çift elle çalabilen Tommy Aldridge‘in yerine katıldı. Tommy Aldridge, Whitesnake’den ‘Alternatif Müzik’ maceralarının peşinden koşabilmek için ayrılmıştı. Whitesnake’e yeni katılan ve fanlarda büyük şaşkınlık uyandıran isim Chris Frazier ve kariyeri hakkında yapılmış ilk röportajlardan birinini yayımlıyoruz.
 



Q: Davul çalmaya ne zaman başladınız ve kimlerden etkilendiniz?

Chris: Henüz üç yaşındayken "Ed Sullivan"’da ‘Beatles’ı gördüğümü hatırlıyorum, hatırladığım kadarıyla bir tekrar yayınıydı. Annem ona bakıp ‘Ringo gibi olmak istiyorum.’ Dediğimi anlatmıştı bana. Annem bundan sonra bana bagetler almıştı. Büyük hata! Evdeki bütün plastik çöp kovalarına vurmaya başlamıştım. Annemi delirttikten ve düzinelerce çöp kovasını parçaladıktan sonra, Noel’de bana küçük bir takım almıştı annem. Onu çatıya çıkarmıştık, herkesten mümkün olduğunca uzağa ve orda albümlerle beraber pratik yapabilecektim. Hendrix, The Who, Traffic, Stones, Beatles ve Moody Blues. Gençlik yıllarında bütün ilgim jazz üstünde odaklandı…Chick Corea, Al Di Meola, Stanley Clarke ve Weather Report ve tabi ki çokça Frank Zappa. Beni en çok etkileyenler büyük ihtimalle Bonzo, Steve Gadd, Steve Smith ve Tonny Williams. Güvenlik için biraz da Mitch Mitchell.

Q: Kariyerin nasıl başladı?

Chris: 11 yaşındayken ilk profesyonel gösterimi yaptım. Bir lisenin düzenlediği dans faaliyetiydi ve 35 dolar kazanmıştım. Zengindim. 10 yıl sonra Los Angeles’a gittim, ve hala bir şovdan 35 dolar kazanıyordum. Recycler’da ‘Davulcu aranıyor; Tuhaf ölçüleri çalabilen. Espri yeteneği ve arabası olan.’ Şeklindeki bir ilana cevap verdim. Araştırdım ve ilanı veren Steve Vai’nin oda arkadaşıydı. İlk başta onun sonra da Steve Vai için ses sınavı verdim. Steve, ‘Yani sen albüm kaydetmek istiyorsun?’ dedi. Ben de ‘Aaa, evet, tabi ki…’ demiştim. Ama aslında içimden ‘Kahretsin, inanamıyorum…’ falan diyordum. İşte böyle başladı. ‘Flex-able’ı kaydettim, ardından ‘Passion and Warfare’…

Q: Whitesnake’den başka kimlerle çalıştın?

Chris:Steve Vai, Carole King, Edgar Winter, Eddie Money. Eddie Van Halen, ‘Private Life’ adında benimde çalıştığım bir grup kurmuştu. Sonra Tiffany, gezegendeki favori gitaristim Doug Aldrich. Gene Simmons benim çaldığım bir Doro Pesch albümü kaydetmişti. Ve bir çok soundtrack…


Q: Steve Vai ile çalışmak nasıldı?

Chris: İlk günlerde Steve beni gerçekten şekillendirdi. Çeşitli tarzları nasıl çalacağımı, hisleri nasıl aktaracağımı bilmiyordum. Sanırım o benim kabiliyetimi gördü ve benimle çalıştı, her neyse, Steve’le çalışmak paha biçilmez bir öğrenme tecrübesiydi benim için. Steve çok güçlü bir iş etiğine ve özel fikirlere sahip. Benim gibi yepyeni biri için can sıkıcı ve stresli olabilirdi. Bu günlerden birinde şiddetli bir tartışmamız da olmuştu zaten. Bir ara sekizimiz de Sylmar’da aynı evde kalıyorduk. Steve, ben, Stu Hamm, Mike ‘O’ Brain, Marty, Steve’in eşi, Pia ve bir iki kişi daha. Eğlenceliydi.

Q: Whitesnake’le birleşmeniz nasıl oldu?

Chris: Geçen Mayıs, Whitesnake’den bir telefon aldım. Tommy ve Coverdale beni stüdyoy alıp neler olabileceğini görmek istemişler. İlk başta çok sıradandı. Doug ve ben daha önce bir çok projede beraber çalışmıştık ve hep Whitesnake’in büyük bir fanı olmuştum, yani hayır diyemezdim. David’le buluşunca hemen sıcaklığını hissetmiştim. Kayıtlar sırasında çok normal hissediyordum çünkü daha önceden defalarca Doug’la çalışmıştım, fark Coverdale’di. Doug sonunda yeteneğinin hak ettiği şarkıcıyla çalıyordu.

Q: Davuldan başka enstrüman çalıyormusun?

Chris: Biraz piyano. Ama inan Chopin değilim. Vurmalı çalgılar harika, çünkü daha çok egzotik sesiniz olunca daha çok kabile büyücüsü gibi gözükebiliyorsunuz. =) Vurmalı enstrüman çalan bir sanatçı bir şarkı için doğanın seslerini yaratabilir veya vahşi hayatın içindeymişsiniz hissini verebilir. Udu davullarını severim. Harika bir orta doğu sesi verebiliyor.

Q:Müzikten başka tutkularınız neler?

Chris: Kaliforniya’dayken her gün sörf yapardım. Çok karmaşık. Okyanusun gücü inanılmaz ve onu koşum takımınız yaptığınızda, bundan daha güzel bir his olamaz. Okyanus sizi aniden berbat ta edebilir. ‘Evet, buraya kadar, öldüm!’ dediğim zamanlarda oldu. Sörfü özlüyorum. Bir de filmleri severim, müziği bırakırsam senaryo yazarım büyük ihtimalle.

Q: Turdayken neleri seversin, nelerden nefret edersin?

Chris: Seyahat etmeyi ve farklı kültürlerle tanışmayı severim. İnan ki bir Rock şovunda çalmaktan daha iyisi olamaz. Otellerde kalmayı severim, ama bir süre sonra evi özlemeye başlıyorum, kız arkadaşımı, kedilerimi, stüdyomu, arkadaşlarımı… Ama sahnedeyken hepsine değiyor.

Q: Whitesnake’le turdayken en çok neyi bekliyorsun?

Chris: Harika klasikleri canlı çalmayı tabi ki. Ve tabi rock endüstrisinin en iyi müzisyenleriyle birlikte olmak var. Doug Aldrich? Reb Beach? Uriah Duffy? Timothy Drury? David Coverdale? Hadi, bundan daha iyi bir grup olabilir mi?